Uj0hx. Eğitim Öğretim İle İlgili Belgeler > Yazarların Şairlerin Hayatı Kitapları Eserleri ZİYA GÖKALP’IN HAYATI, ESERLERİ / KİTAPLARI, EDEBİ KİŞİLİĞİ YAZARLARIN VE ŞAİRLERİN HAYATI Ziya Gökalp 1876-1924 öncelikle Türkiye'yi Sosyoloji ile tanıştıran kişiydi ve ateşli bir Türk Milliyetçisi olarak sosyolojiyi entellektüel bir temel oluşturmada esas aldı. Mahallî, resmî bir gazetede mesul müdür bir memurun oğlu olan Mehmet Ziya daha sonra Gökalp Diyarbakır'da doğdu, orada laik okullara devam etti ve aynı zamanda islam hukukuna vakıf olan amcasından geleneksel islam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Yine de, bir sonraki yıl İstanbul'a gidebildi ve Baytar Mektebine Veterinary College kaydını yaptırdı. Daha önce Jön Türklerin Young Turks fikirlerinden etkilenen Gökalp, 1985 yılında İstanbul'da gizli bir örgüt olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin Union and Progress üyesi oldu. 1898'de tutuklandı; bir yıllık mahpusluk devresinden sonra bütün zamanını çalışmalarına adadığı doğduğu şehre sürgün edildi. O yıllarda Paris'te sürgünde olan Jön Türkler Fransız sosyolojisinden çok yoğun olarak Le Play hayranı olan Prens Sabahattin, Osmanlıların sadece bilgi sosyolojik çalışmalar yoluyla sosyal değişmeyi anlayabileceklerini daha sonra bu görüş Gökalp tarafından da desteklenmişti ve imparatorluğu bir arada tutan çeşitli unsurlar arasında uzlaşma sağlama yolunu bulabileceklerini 28 Ağustos, 1099 tarihli Peyman gazetesinin ilk sayısında beyan etmişti. Jön Türk devriminden sonra, 1908'de Gökalp İttihat ve Terakki Fırkası'nın Diyarbakır'daki temsilcisi oldu. Bir yıl sonra, fırkanın Selanik'teki merkez heyetine üye seçildi ve kendisine parti doktrinini anlatma ve genç insanları parti saflarına çekme görevi verildi. 1910 yılında Selanikte sosyoloji öğretimini esas alan bir göreve atandı. Türkiye'de ilk defa gerçekleşen böyle bir atamadan beş yıl sonra da İstanbul Üniversitesi'nde ilk sosyoloji profesörü oldu. O, İstanbul'u Türkiye'deki sosyoloji çalışmaları için bir merkez haline getirirken, bu faaliyeti 1919'a kadar Edebiyat Fakültesinde sürdürdü. 1. Dünya Savaşı sonrasında Malta'ya sürgüne gönderilen Gökalp, yürekli bir Atatürk taraftarı olarak 1921'de Diyarbekir'e geri döndü ve milli liderlere yol göstermek amacıyla sosyolojik makale serileri hazırladığı küçük mecmua'nın sorumlu müdürü oldu. 1922'de Ministry of Public Deparmant of the Education un Ankara'daki Kültürel Yayınlar Dairesine müdür olarak atandı ve orada ünlü eseri "Türkçülüğün Esasları" yayınlandı. Gökalp Jön Türklerin gerçekleştireceği siyasi devrimin, iktisat aile, güzel sanatlar, ahlak ve hukuk gibi alanlarda "Yeni Hayat" ortaya çıkaracak sosyal bir devrimle tamamlanmaya ihtiyaç gösterdiğine inanmıştı. Yeni bir Türk medeniyeti sadece Türkiye'nin gerçek milli değerlerinin kazanılmasıyla yaratabilirdi. 1911'e kadar Gökalp, değerlerin hiçbir şey ifade etmediğine,"fikir-kuvvet"idees forces'un felsefesi öneme haiz olduğuna inanmıştı. Fakat 1912'den sonra Durkheim'in değerlerle ilgili yorumunu collective represantations kollektif temsiller olarak kabul etti. Gökalp, Durkheim'i en önemli sosyolog ve sosyolojinin kurucusu olarak düşünüyordu. Gökalp'e göre tam olarak ifade edildiklerinde idealler olarak adlandırılan kollektif temsiller collective reprasantations. kollektif şuurdaki gerçeklerdir. Değerlerin tek kaynağı toplumun kendisidir, ve bireylerce elde edilen kollektif duygu ve bilgi birikimi kollektif şuuru oluşturur. 1911-1923 1959, Balkan savaşı yenilgisinden sonra, Türkiye için kritik bir dönem başladı. Reformlar üzerindeki tartışmalara İslâmcılık, Batıcılık ve Türkçülük arasındaki çatışmalar öncülük etti. 1912'de İstanbul'a gelen Gökalp, bu çatışmaların daha geniş bir bakışla ele alınarak, giderilmesi gerektiğini hissetti. Gökalp, insanın her biri kendi değer sistemine sahip olan kültür gruplarının ve evrensel kabul ve kültürel yayılma kaabiliyeti olan kural ve tekniklerin bileşimi olduğunu tartıştı. [1911-1923] 1959, Türklerin aynı anda; Türk Milletine, İslâm ümmetine ve Avrupa medeniyetine ait olduğu sosyolojik bir vakaydı. Gökalp [1911-1923] 1959, Heyd 1950, s. 149-15] Gökalp, milliyetçiliğin, modern çağın en güçlü ideali, milletlerin ise, kültür grupları skalasında en üst seviyede gelişmemiş türler olduğunu, yoğunluğu gittikçe artan bir şekilde vurguladı. Millet kavramı içinde, Türk kültürünü, İslâmı ve Batı teknolojisini bir araya getirmenin mümkün olduğunu düşündü. Gökalp, daha sonra, kollektif temsilleri millî âdetlerle bir tutma gerektiği noktasına geldi ve ......" bir milletin kültürünü ait olduğu medeniyetten ayırma çalışmaları yapan disipline kültürel sosyoloji adı verildiğini" öne sürdü. [1911-1923] 1959, Bir sosyoloğun görevinin millî kültür unsurlarını ortaya çıkarmak keşfetmek olduğu inancını takiben, Türk ailesinin evrimi ile pre-islamic İslâm-öncesi Türk dini ve devlet üzerine bir dizi çalışmaya girişti. Gökalp'ın modernleşmiş islâm düşüncesine ait teorisi ilahi kaynaklı olmasından ziyade, sosyal kaynaklı uzlaşma dayanan ve bundan dolayı seküler değişimi parelel olarak değişebilen İslamın kurallarının bir kısmına yönelikti. [1911-1923]1959, Bir devletin seküler olması gerektiğine inanmıştı ve eğitim ve ekonominin millî olması gerektiğinin ısrarlı savunucusuydu. Eğitim ve ve hukuku sekülerleştirme ve kadınlar için eşit haklar teklif etme üzerindeki programları kısmen 1917 - 1918 yıllarında uygulamaya konuldu. Gökalp üzerindeki fikirler ikiye ayrılır. Gökalp, bizzat kendisi, çalışmalarını özgün hale getiren şeyin, Durkheim'ın sosyolojik metodu üzerindeki denemelerini Türk medeniyetine uygulamak olduğunu düşünüyordu. Destekleyicileri ise; onun kültür ve millet bilgi yapısı üzerindeki kavramsallaştırmalarının özgün olduğu ve çalışmalarının, Durkheim geleneğindeki bilimsel sosyolojiyi temsil ettiği konusunda hemfikirdiler; ayrıca, muhalifleri, Gökalp'ın baskın kollektivist fikirlerle, dogmatik tümden ve gelimci bir zihin yapısına sahip olduğunu vurgularlar. Bunların ötesinde, Gökalp, ateşli bir milliyetçiydi ve öğretilerinin Türkiye'nin modernleşmesi yolunda fikrî bir kaynak sağladığına şüphe yoktur. Özet Genç Kalemler dergisinde yayımladığı “Turan” şiiri ile Turancılık düşüncesini benimsediğini ortaya koymuştur. Bu hareketin öncüsüdür. Milli Edebiyatın düşünce temelini atmıştır. Aynı zamanda ilk Türk sosyologlarındandır, sosyoloji ile ilgili önemli makaleler yazmıştır. Genç Kalemler, Türk Yurdu, Yeni Mecmua dergilerinde yazmıştır. Türkçülük düşüncesini sistemleştirmiştir ve eserlerinde işlemiştir. “Türkçülüğün Esasları” adlı yapıtında Türkçülük ve milliyetçilik hareketinin ilkelerini sistemli bir biçimde açıklamıştır. Edebiyatı ve şiiri düşüncelerini açıklamada bir araç olarak görmüştür. “Şiir için değil, şuur için” ifadesini kullanarak “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Bir dönem aruz ölçüsünü kullanmış; ancak şiirlerinde genellikle hece ölçüsünü kullanmıştır. 7, 8 ve 11’li kalıpları kullanmıştır. Dili oldukça sadedir, sanatlardan uzak bir dil kullanmıştır. Lirizmden uzak bir söyleyişi vardır. Daha çok didaktik şiirler yazmıştır. Masal niteliği taşıyan şiirleri ve manzum destanları vardır. Biçim yönünden ilk zamanlar gazel, kıta gibi divan edebiyatı nazım biçimlerini, sonra halk edebiyatı nazım biçimlerini kullanmıştır. Dile büyük önem vermiştir. Batı dillerinden alınan sözcüklerin karşılığı olarak yeni sözcükler bulmuştur. Türkçe karşılığı olan Arapça ve Farsça sözcüklerin atılması gerektiğini savunmuş ve halk diline yerleşmiş olanları “Türkçeleşmiş Türkçe” olarak kabul etmiştir. Dil konusundaki düşüncelerini “Lisan” adlı şiirinde açıklamıştır. Beş Hececiler üzerinde etkili olmuş, aruzu bırakarak hece ölçüsüne geçmelerini sağlamıştır. Eserleri, Kitapları Şiir Kızıl Elma, Altın Işık, Yeni Hayat Düzyazı Malta Mektupları mektup, Türkçülüğün Esasları araştırma, Türkleşmek – İslamlaşmak – Muasırlaşmak makale, Türk Medeniyeti Tarihi, Türk Töresi, Türk Ahlakı, Makaleler 10 cilt, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel Temelleri “YAZARLARIN ŞAİRLERİN HAYATI KİTAPLARI ESERLERİ ”SAYFASINA GERİ DÖNMEK İÇİN >>>TIKLAYIN>>TIKLAYIN>>TIKLAYINYorumu Evet gerçekten süper bir site Azize ->Yazan Berat 2. **Yorum** ->Yorumu Süper bir site harika olmuş yazılar. ->Yazan azize 1. **Yorum** ->Yorumu adam erken ölmüş allah rahmet eylesin ->Yazan bilal. >>>YORUM YAZ<<< MEHMET ZİYA GÖKALP 1876-1924*Milli Edebiyat Dönemi şairi, yazar, sosyolog, milletvekili, öğretmen, fikir adamı.*Türk sosyolojisinin, Türkçülük akımının ve "Milli Edebiyat Akımı"nın kurucularındandır.*Türkçülük düşüncesini sistemleştirmiştir.*Diyarbakır’da doğmuştur.*Asıl adı Mehmet Ziya’dır.*Ailesi geniş ve kültürlü bir ailedir.*Mehmet Ziya, mahalle mektebinde, Diyarbakır Askerî Rüşdiyesi’nde, Diyarbakır Mülkî İdâdîsi’nde eğitimine devam etmiş; İstanbul Mülkiye Baytar Mekteb-i Âlîsi’nde okurken gizli toplantılara katılmak, izinsiz cemiyet kurmak ve zararlı yayınları okumak suçlarından tevkif edilmiştir. 1898Mehmet Ziya, 1894’te bir intihar girişiminde bulunmuş ama kurtarılmıştır.*Serbest bırakıldığında okula alınmaz.*1900 yılında Diyarbakır’da ikamete mecbur edilir.*Kısa süreli memurluklar ve Fransızca öğretmenliği yapmıştır.*1904-1908 arasında Diyarbakır Gazetesi’nde şiir ve yazıları yayımlanır.İbrahim Paşa’nın halka yaptığı zulümleri "Şaki İbrahim Destanı" adlı yapıtında anlatmıştır.*1908’de İttihat ve Terakkî’nin Diyarbakır şubesini kurmuştur.*Bu arada "Peyman" gazetesini çıkarır.*1911’de ailesini de alarak Selânik’e giden Gökalp, burada Selanik İttihat ve Terakkî Mekteb-i Sultânîsi’nde Türkiye’de bir ilk olarak sosyoloji dersleri vermeye başlar.*Balkan savaşlarına katılmış, Meclis-i Mebûsan seçimlerinde Ergani mebusu olmuştur.*Meclis dört ay sonra kapatılınca Edebiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi olur.*Darülfünun ve Eğitim Fakültesi’nde ders programları, okutulacak kitaplar onun önerileri doğrultusunda kararlaştırılmıştır.*Kendisine önerilen Maârif Nazırlığı Millî Eğitim Bakanlığı görevini kabul etmemiş, üniversitedeki görevini sürdürmüştür.*1915’te İstanbul Üniversitesi’nin Felsefe bölümüne Sosyoloji öğretim görevlisi olarak atanır.*İstanbul Üniversitesi’ndeki ilk sosyoloji profesörü olmuştur.*1917’de Yeni Mecmua’nın yayımlanmasında yer almıştır.*İstanbul’un İngilizler tarafından işgali üzerine tevkif edilir. 1919*Limni adasına, sonra da Malta’ya sürülür.*1921’de Türkiye’ye dönen Ziya Gökalp, Ankara hükümetinin Maarif Vekâleti İlim Encümeni üyesi, Telif ve Tercüme Heyeti reisi olmuştur.*1923’te toplanan II. Büyük Millet Meclisi’ne Diyarbakır mebusu olarak katılır.*Bu arada sağlığının bozulması üzerine kaldırıldığı İstanbul Fransız Hastahanesi’nde 25 Ekim 1924’te ölmüştür.*Divanyolu’nda Sultan Mahmud Türbesi’nin hazîresine defnedilir.*Diyarbakır’da doğduğu ev, 23 Mart 1956’da kendisinden ve ailesinden kalan bazı eşya ve belgelerin sergilendiği bir müze Ziya Gökalp Müzesi haline getirilmiştir.*Gökalp’in bilgi ve kültür kaynakları; ailesi, okulları, hocaları, siyasî çevresi, Doğulu ve Batılı fikir adamlarının eserleridir.*Amcası ona Arapça ve Farsça’nın yanında tasavvuf ve kelâm dersleri okutmuştur.*Evlerinde oldukça zengin bir kütüphane bulunuyordu.*Okul yıllarında Gazâlî, Fârâbî, İbn Rüşd, Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Mevlânâ gibi İslâm düşünürlerini ve Batı kültürünün önemli kitaplarını okumuştur.*Orta Asya Türk tarihiyle ilgili kitaplar üzerinde incelemeler yapar. Bunun sonucu milliyetçilik duyguları belirmeye başlar.*Doktor Abdullah Cevdet, Gökalp’in düşüncelerine farklı bir istikamet vermiştir.*Ailesi, materyalist ve ateist olarak bilinen Abdullah Cevdet’le görüşmesini yasaklamasına rağmen onunla yakınlık kurmuştur.*Abdullah Cevdet onu, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne üye kaydetmiştir.*Milliyetçi fikirlere sahip Doktor Yorgi Efendi, Gökalp’in sık görüştürüğü ve etkilendiği kişilerdendir.*Ziya Gökalp, etkilendiği insanlar ve okudukları sonucunda bir inkılâp yapılmasının zorunlu olduğu şeklinde radikal düşüncelere sahip olmuştur.*İstanbul’da Baytar Mektebi’nde çoğu Fransızca felsefe, psikoloji, sosyoloji ve pedagoji kitapları okumuş, bunları İslâmî bilgileriyle karşılaştırmıştır.*Gökalp, hapishane hayatının on ayını başka kitap verilmediğinden Kur’ân-ı Kerîm okumakla geçirmiştir.*Hapishane hayatından sonra Diyarbakır’da geçen dokuz yıllık mecburi ikametinde, sistemli bir okuma ve yazma işine girişmiştir.*İlk yazıları, Diyarbakır vilâyet gazetesinde yayımlanır.*Peyman’da makaleleri ve şiirleri çıkar 1909.*Ziya Gökalp, Selânik’te kaldığı sürede yazılarına Genç Kalemler dergisinde devam eder.*Gökalp İstanbul’a döndüğü zaman fikirlerine değer verilen, itibarlı bir hoca olmuş; iktidarda bulunan İttihat ve Terakkî’nin uzun zaman ideologu olarak kalmıştır.*İktisad Cemiyeti’ni kurmuş; Türk Yurdu, Halka Doğru, Türk Sözü, İslâm Mecmuası, İktisâdiyyat Mecmuası, İçtimâiyyat Mecmuası, Millî Tetebbûlar Mecmuası, Muallim, Yeni Mecmua gibi yayın organlarında yazılar yazmıştır.*Diyarbakır’da “Küçük Mecmua”yı yayımlamaya başlar.*Gökalp Atatürk’ün isteği üzerine Hâkimiyet-i Milliye gazetesine bir seri yazı yazmıştır.*Bu makaleler Halk Fırkası’nın Cumhuriyet Halk Partisi kuruluşunda ve hazırlık çalışmalarında kullanılır.*Atatürk’ün dokuz ilke olarak tesbit ettiği parti programını Gökalp, “Doğru Yol” adlı bir el kitabıyla desteklemiş ve bu ilkelerin sosyolojik açıklamalarını yapmıştır.*Mizaç olarak sessiz, mütevazı, durgun, suskun ve sıkılgan olan Ziya Gökalp’in dost meclislerinde heyecanlı, sürükleyici konuşmalarıyla ilgi odağı olduğu görülür.*Kuvvetli bir hafızaya sahiptir.*İlk yazılarında Ziya, Ziyaeddin, Mehmet Ziya, Hüseyin Vedat, Tevfik Sedat, Mehmet Mehdi, Mehmet Nâil, Demirtaş, Gökalp, Celâl Sâkıb takma adlarını kullanmıştır.*Genç Kalemler dergisinde çıkan “Altın Destan” manzumesinde Gök Alp imzasını kullanmış ve sonrasında bütün eserlerinde Ziya Gök Alp adını tercih etmiştir.*Gökalp edebiyatımızda özellikle şiir ve edebiyat teorisi görüşleri alanlarında etkili olmuştur.*Gökalp’in şiirlerini, bir ideolojinin, bir fikir sisteminin programı olarak görmek gerekir.*Edebiyatı ve şiiri düşüncelerini açıklamada bir araç olarak görmüştür.*“Şiir için değil, şuur için” ifadesini kullanarak “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir.*Aralarında destan, manzum hikâye ve halk masalları tarzında uzun parçaların da bulunduğu bütün şiirlerinin sayısı 130 kadardır.*1911 tarihli “Turan” manzumesinden sonra aruz veznini tamamen bırakmıştır.*Şiirlerinin büyük kısmını “Türk millî vezni” dediği heceyle yazmıştır.*İlk şiirlerinde Servet-i Fünûncular’ın tesiri görülür.*Heceyle yazmaya başladığı zaman ise Mehmed Emin’in etkileri görülür.*Zamanla Mehmed Emin tarzının dışına çıkmış ve daha başarılı olmuştur.*Daha çok didaktik şiirler yazmıştır.*Çocuk şiirleri ve Türkçülük düşüncesi ile ilgili şiirlerinde “lirizm” hissedilir.*İşlediği konu ve temalar arasında; Turan mefkûresi, Türkçülük fikri, Orta Asya Türk tarihi, millî dayanışma, toplumun çeşitli kesimleri ve meslek grupları yer alır.*Gökalp’in edebiyat açısından önemli yönü, teorik alandaki bilgi ve görüşleridir.*Ziya Gökalp, edebiyatın kaynağını halk kültürü olarak görür.*Ona göre şairler ve yazarlar önce kendi halkının edebî mahsullerini tanımalıdır.*Batı edebiyatının büyük eserlerinin okunmasını da tavsiye eder.*Edebiyatı -özellikle halk edebiyatını- sosyolojik bir vaka olarak görür.*Halk edebiyatı, destanlar, efsaneler üzerine ilmî araştırmalar yapmıştır.*Gökalp’in nesri sanatkârane değil fakat sağlam ve açıktır.*Ziya Gökalp, “Yeni lisan” ve dilde sadeleşme hareketinin içinde yer almıştır.*Ona göre kavramların Türkçe’de bilinen karşılıkları varsa bunlar tercih edilmeli, yoksa Arapça veya Farsça’sını kullanmaya devam etmelidir.*Batı’dan gelen ilmî ve teknik terimler ya aynen alınabilir veya yeni kelimeler üretilebilir.*Gökalp, felsefe, antropoloji, etnoloji, sosyoloji, folklor gibi alanlarda Batı kaynaklı terminolojiye Arapça karşılıklar bulmuştur.*“Hars, mefkûre, halkıyat, kavmiyat” gibi pek çok kelime Gökalp’in o dönemde Türkçe’ye kazandırdıklarındandır.*Dil konusundaki düşüncelerini “Lisan” adlı şiirinde açıklamıştır.*Fikri açıdan "Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği yaklaşımının, kültürel öğesi Türkçülük, ahlâkî öğesi de İslâmdı.*"Türkçülük" düşüncesini sistemleştirmiş; önce Turancılık sonrasında Oğuzculuk daha sonra ise Türkiye Türkçülüğü fikirlerinin destekçisi olmuştur.*Zira Gökalp’ın birçok siyasal, dinsel, kültürel düşünce ve önerileri yeni kurulan Cumhuriyet ile birlikte yaşama geçme olanağı bulmuştur.*Sonuç olarak Gökalp, Türk dilinin ve edebiyatının gelişmesine hizmet etmiş, millî edebiyat akımının ortaya çıkmasında önemli rol ZİYA GÖKALP’İN ESERLERİŞiir-Manzume Şakî İbrâhim Destanı, Kızıl Elma, Yeni Hayat, Ala Geyik, Altın Işık Halk MasallarıMasal KuğularDüşünce-İnceleme-Araştırma Rusya’daki Türkler Ne Yapmalı?, İlm-i İctimâ, “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak” makale, Türk Töresi, “Doğru Yol Hâkimiyet-i Milliye ve Umdelerin Tasnif, Tahlil ve Tefsiri”, Türkçülüğün Esasları, Türk Medeniyeti Tarihi, Fırka Nedir?, Hars ve Medeniyet, Türk Ahlakı, Terbiyenin Sosyal ve Kültürel TemelleriDers Notları-Kitapları İlm-i İctimâ Dersleri, İlm-i îctimâ-ı Dinî, İlm-i İctimâ-ı Hukukî, Felsefe DersleriÖlümünden sonraZiya Gökalp Külliyâtı-I Şiirler ve Halk MasallarıZiya Gökalp Külliyâtı-II Limni ve Malta MektuplarıŞakî İbrâhim Destanı ve Bir Kitapta Toplanmamış ŞiirlerTamamlanmamış Eserler ders notlarıMalta KonferanslarıKürt Aşiretleri Hakkında Sosyolojik TetkiklerZiya Gökalp Diyor kiZiya Gökalp’in İlk Yazı HayatıÇınaraltı KonuşmalarıKültür Bakanlığı KoleksiyonuMakaleler I Diyarbekir, Peyman, Volkan gazeteleriMakaleler II Genç Kalemler, Türk Yurdu dergileri, Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası Makaleler III Millî Tetebbûlar MecmuasıMakaleler IV İslâm, İktisad, İçtimâiyat, Şâir, Halka Doğru mecmualarıMakaleler V Muallim, Yeni MecmuaMakaleler VI yayımlanmadıMakaleler VII Küçük MecmuaMakaleler VIII Halka Doğru, İslâm, İktisadiyat, Bilgi, İçtimâiyat, Şâir mecmualarıMakaleler IX Yeni Gün, Yeni Türkiye, Cumhuriyet gazeteleriTürk Devleti’nin Tekâmülü d. 23 Mart 1875, Diyarbakır - ö. 25 Ekim 1924, İstanbul, Yazar, şair ve siyasetçi. Tam adı Mehmet Ziya Gökalp, 23 Mart 1875'te Diyarbakır'da doğdu. 25 Ekim 1924'te İstanbul'da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehmet Ziya. Babası yerel bir gazetede çalışan memurdu. Eğitimine Diyarbakır'da başladı. Amcasından geleneksel İslam ilimlerini öğrendi. 18 yaşında intihara teşebbüs etti. Bir yıl sonra 1895'te İstanbul'a gitti. Baytar Mektebine kaydını yaptırdı. Buradaki öğretimi sırasında İbrahim Temo ve İshak Sukûti ile ilişki kurdu. Jön Türkler'den etkilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katıldı. Muhalif eylemleri nedeniyle 1898'de tutuklandı. Bir yıl cezaevinde kaldı. Serbest bırakıldıktan sonra 1900'de Diyarbakır'a sürgüne gönderildi. 1908'e kadar Diyarbakır'da küçük memuriyetler yaptı. 2'nci Meşrutiyetten sonra İttihat ve Terakki'nin Diyarbakır şubesini kudu ve temsilcisi oldu. "Peyman" gazetesini çıkardı. 1909'da Selanik'te toplanan İttihat Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Bir yıl sonra, örgütün Selanik'teki merkez yönetim kuruluna üye seçildi. 1910'da kurulmasında öncülük yaptığı İttihat Terakki İdadisi'nde sosyoloji dersleri verdi. Bir yandan da "Genç Kalemler" dergisini çıkardı. 1912'de Ergani Maden'den Meclis-i Mebusan'a seçildi, İstanbul'a taşındı. Türk Ocağı'nın kurucuları arasında yer aldı. Derneğin yayın organı "Türk Yurdu" başta olmak üzere Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua'da yazılar yazdı. Bir yandan da Darülfünun-u Osmani'de İstanbul Üniversitesi sosyoloji dersleri verdi. 1'inci Dünya Savaşında Osmanlı'nın yenilmesinden sonra tüm görevlerinden alındı. 1919'da İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne gönderildi. 2 yıllık sürgün döneminden sonra Diyarbakır'a gitti, Küçük Mecmua'yı çıkardı. 1923'te Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atandı, Ankara'ya gitti. Aynı yıl İkinci Dönem Türkiye Büyük Millet meclisi'ne Diyarbakır mebusu olarak girdi. 1924'te kısa süren bir hastalığın ardından İstanbul'da yaşamını yitirdi. Osmanlı Devleti'nin parçalanma sürecinde yeni bir ulusal kimlik arayışına girdi. Düşüncesinin temelinde, Türk toplumunun kendine özgü ahlaki ve kültürel değerleriyle, Batı'dan aldığı bazı değerleri kaynaştırarak bir senteze ulaşma çabası yatıyordu. "Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak" diye özetlediği bu yaklaşımın kültürel öğesi Türkçülük, ahlaki öğesi de İslamcılıktı. Uluslararası kültürün yapıcı öğesinin ulusal kültürler olduğunu savundu. Saray edebiyatının karşısına halk edebiyatını koydu. Batı'nın teknolojik ve bilimsel gelişmesini sağlayan pozitif bilim anlayışını benimsedi. Dini, toplumsal birliğin sağlanmasında yardımcı bir öğe olarak değerlendirdi. Toplumsal ve siyasi görüşlerini anlattığı sayısız makale yazdı. "Türkçülük" düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulması ve gelişmesinde önemli rol oynadı. Kızıl Elma 1914 Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak 1929 Yeni Hayat 1930 Altın Işık 1927 Türk Töresi 1923 Doğru Yol 1923 Türkçülüğün Esasları 1923 Türk Medeniyet Tarihi 1926, ölümünden sonra Altın Destan Üç Cereyan Limni ve Malta Mektupları Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Ziya Gökalp, 1876 yılında dünyaya gelmiştir. Memur bir babanın çocuğu olan Ziya Gökalp, ilk eğitimine Diyarbakır’da başlamanın ardından, İslam ilmine duyduğu ayrı bir merak ile amcasından bu konuda ders aldı. Türkçülük ve milliyetçilik üzerine kaleme aldığı eserlerle tanınmaktadır. İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin bir üyesi olarak tarih, dil ve sanata dair çeşitli yazılar kaleme aldı. Nedeni bilinmeyen bir sebepten dolayı 18 yaşında intihara kalkışmıştır. Daha sonra 19 yaşında İstanbul’a gitti ve burada baytarlık okuluna kaydoldu. Baytarlık eğitimi sırasında Jön Türklerinden olan İbrahim Temo gibi isimlerden etkilendi ve İttihat ve Terakki Cemiyeti ile bağlantı kurdu. [renkbox baslik="Sait Faik Abasıyanık Kimdir? Hayatı ve Eserleri" link=" resim=" renk="gri" yenisekme="evet"][/renkbox] İttihat ve Terakki Cemiyeti mensubu iken aykırı eylemleri sonucunda tutuklandı ve 1 yıl hapis cezası çekti. Aldığı cezanın ardından Diyarbakır’a gönderilen Ziya Gökalp, bu konuda yılmamış ve Diyarbakır için İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurmuştur. Bu tür sosyal projelere imza atarken Peyman ve Genç Kalemler isimli dergileri de en önemli çalışmaları arasında yer almıştır. Ziya Gökalp Kimdir? 1876 yılında Diyarbakır'da gözlerini açan Ziya Gökalp, 1924 yılında İstanbul'da hayata veda etti. Şu an ise İstanbul Fatih'teki, II. Mahmut Türbesi'nde yatmaktadır. Türk yazarlar arasında görüşleri ve eserleri ile önemli bir yere sahip olan Ziya Gökalp, aynı zamanda şair kimliği ile de oldukça ünlüdür. Özgürlük düşüncesi eğitimine başladığı ilk yıllarda hocası tarafından aklında yer etmesine neden olmuştur. Bu noktada 18 yaşında özgür olma düşüncelerinin ailesi ve çevresi tarafından anlayış görmemesinden dolayı intihara kalkışmıştır. İntiharın izlerini önemli ameliyat sonucunda atlatmış ve tekrar İstanbul hayalleri kurmaya başlamıştır. Kurduğu bu hayalleri gerçeğe döken Gökalp, 19 yaşında İstanbul’a gitmiş ve eğitimine burada devam etmiştir. Ziya Gökalp'in Hayatı Küçük yaşlardan itibaren tüm yöneldiği konularda özgürlük düşüncesini benimsemiş olan Ziya Gökalp, İstanbul’da İttihat ve Terakki üyesi olmasının ardından, 1 yıllık cezaevi serüveni sonrasında Diyarbakır’daki İttihat ve Terakki Cemiyeti çalışmaları ile hedeflerini tek tek başarmıştır. Ziya Gökalp’in en önemli isteği, yeryüzündeki tüm Türklerin bir toprak altında birleşmesiydi. Bu düşüncesine yer verdiği Altun Destanı, kendi dergisi olan Genç Kalemler dergisinde 1911 yılında yayınlanmıştır. Kürt asıllı İbrahim Paşa’nın bulunduğu Hamidiye Alayları çeşitli hırsızlık olaylarına karışmıştı. Bu grup halkı örgütleyerek eyleme yöneltince Gökalp üç gün boyunca Diyarbakır Telgrafhanesi'nden İbrahim Paşa ve adamlarının cezalandırılması için telgraflar çekmeye başladı. Bu telgrafhane doğu ile batı arasında kilit bağlantı noktaları olması sebebiyle önem teşkil ediyordu.. Gökalp, üç gün boyunca telgrafhaneyi işgal edince batılı devletler olaya müdahale ederek saraya baskı yaptı. Neticede araştırma heyetinin yollanmasıyla çekilen Gökalp İbrahim Paşa ve adamlarının yeniden huzursuzluk çıkarması üzerine 11 gün daha telgrafhaneyi işgal etti. Gelişmenin ardından ise Hamidiye Alayları bölgeden uzaklaştırıldı. Gökalp 1990 yılında Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Kongresi'ne Diyarbakır delegesi olarak katıldı. Delegede görev yaptığı süre zarfında, sosyoloji dersleri verirken bir taraftan da Genç Kalemler dergisi çıkardı. 1912 yılında Diyarbakır mebusu olarak Meclis-i Mebusan'a seçildi ve İstanbul’a taşınmak zorunda kaldı. Görevde bulunduğu süre boyunca Halka Doğru, İslam Mecmuası, Milli Tetebbular Mecmuası, İktisadiyat Mecmuası, İçtimaiyat Mecmuası, Yeni Mecmua ve Türk Yurdu olmak üzere çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Yazar bir dönem Ermeni soykırımı iddiaları ile işgal mahkemesi tarafından yargılandı. Üzerine atılan suçlamayı kesinlikle reddeden Gökalp, 1919 yılında İngilizler tarafından Malta Adası'na sürgüne yollandı. Burada kaldığı süre boyunca ailesiyle yaptığı mektuplaşmaları daha sonra Malta Mektupları adıyla kitap haline getirdi. 1923 yılında Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Heyeti Başkanlığı'na atanan Gökalp yeniden Diyarbakır milletvekili olarak seçildi. Osmanlı devletinin yıkılma sürecinde milli kimlik arayışına giren ünlü isim temelde Türkçülük ve milliyetçilik düşüncelerini benimsemişti. Saray edebiyatına karşı görüşte olarak halk edebiyatını ortaya koyan isim, batının ise bilimsel ve teknolojik gelişmelerin örnek aldı. Siyasi görüşlerin ve toplumsal olayların anlatıldığı birçok makaleyi kaleme alarak Türkçülük düşüncesini sistemleştirdi. Milli edebiyatın kurulup gelişmesinde büyük rol oynayan değerli isim Oğuzculuk ve Turancılık fikirlerinin de destekçisi oldu. Ziya Gökalp’in Edebi Kişiliği Toplum ve özgürlük adına edindiği düşüncelerini ifade etmek için şiir ve edebiyat alanlarından yararlanan Ziya Gökalp, edebi kişiliği ile öne çıkmış bir isimdir. Şiiri şuur için araç edindiğini açıkça ifade eden Ziya Gökalp, dil bilgisine büyük önem vermiş bir isimdir. Bu yönü sayesinde batı dillerinde kullanılan sözcüklerden yeni sözcükler ortaya çıkarmayı başarmıştır. Ayrıca bu konudaki düşüncelerine yer verdiği Lisan şiiri ile Türkçe dilinin önemini vurgulamıştır. Şiir ve kitaplarında sade bir dil kullanmayı tercih etmiş ve sanatların bulunmadığı yalın bir dil kullanmıştır. Yazarın mutlaka okunması gereken bazı önemli sözleri şu şekildedir; Sakın hakkım var deme. Hak yok, vazife vardır! Sen ben yokuz, biz varız. Türkleri sevmeyen bir Kürt, Kürt değildir, Kürtleri sevmeyen bir Türk de Türk değildir. Düşünmek ve söylemek kolay, fakat yaşamak, hele başarı ile sonuçlandırmak çok zordur. Ülkü uğrunda gönüller delidir. Kişiler ülkü uğrunda ölmelidir. Düşmanın ülkesi viran olacak, Türkiye büyüyüp turan olacak. Türklük, hem mefkurem, hem de kanımdır Sırtımdan alınmaz, çünkü kürk değil! Türklük haddine mi Türk değil! diyen Soyca Türk olsa da piçtir’, Türk değil!. Türk varken, İslamiyet, emindir bu ülkede! Çabuk kesme Vezirim, ümidini, Tanrıdan Biz dinin askeriyiz, Odur dini Yaradan. Şimdi bir elçi gönder düşmanın Kayserine, Desin “Harbe hazırdır askerimiz, yarına !” Lakin iyi değildir boş yere kan akıtmak, Zavallı köylüleri, birdenbire dağıtmak Bildirirse şartını, biz de sulhe hazırız! Bu anda karşısına çıkar düşman elçisi Almış onu, getirmiş, olmak için bekçisi. Ziya Gökalp'in Eserleri Topluma dair düşüncelerini belirttiği yazılarının yanı sıra önemli şiir kitaplarına da imza atan Ziya Gökalp, bütün eserlerinde farklı düşüncelerine değinmiş ve kendini bu şekilde ifade etmeyi tercih etmiştir. İlk şiir kitaplarından biri olan Kızıl Elma, günümüze kadar gelmiş olan önemli eserlerden biridir. Toplumsal konuları fazlasıyla ele almasından dolayı, sosyolog unvanına da sahip olmuş ve Genç Kalemler ve Türk Yurdu gibi dergilerde bu konulara yer verdiği yazılar yazmıştır. Türkçülüğün Esasları eseri ile Türkçülüğün önemini vurgulamış ve Milliyetçilik kurallarını belli bir sistem çerçevesinde kaleme almıştır. 1923 yılında yayımlanan bu eseri tüm kitapları arasında en çok bilinenidir. Kitapta yazarın gençlik döneminden itibaren Türkçülük hakkında düşünceleri ve yeni kurulan devletin hareketleri yer alır. İşlemeye çalıştığı fikirlerin büyük kısmında yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne şekil verecek öneriler bulunur. Daha sonra yaşadığımız Cumhuriyet inkılaplarında da Ziya Gökalp’in görüşleri hayat bulmuştur. Kitapta sadece geçmişe yönelik tarihi yaklaşımlar bulunmaz. Aynı zamanda geleceğe yön veren satırlar da yer alır. [renkbox baslik="Mehmet Rauf Kimdir? Hayatı ve Eserleri" link=" resim=" renk="mavi" yenisekme="hayir"][/renkbox] Türkçülüğün tarihinden başlayarak Türklüğün tanımı dil, din, halk, tarih, kültür, medeniyet gibi konular ayrıntılı bir şekilde ele alınmıştır. Bunlar dışında; Yeni Hayat, Altın Işık, Altın Destan, Üç Cereyan, Türk Medeniyet Tarihi ve Kuğular yazarın diğer önemli eserleri arasında yer almaktadır. Topum için sanat düşüncesini benimsemiş bir yazar ve sosyolog olarak, eserlerinde her zaman toplum ve halkı ilgilendiren konuları ele almıştır.

ziya gökalp hayatı edebi kişiliği ve eserleri